Nihat ERGÜN “Yönetimde isen hesap vereceksin”
ESAM Kocaeli’nin konuğu olan Eski Bilim, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün “Yönetimler, kendini sivil, siyasi ve yargısal denetime açmak zorunda. Ben Allahtan başka kimseye hesap vermem diyemezsin. Ne demek kimseye hesap vermem. Yönetimde iseniz hesap vermek zorundasınız. Burada hesap veremiyorsan diğer tarafta hiç hesap veremezsin.” dedi.
ESAM Söyleşilerinin dördüncü yılı
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) Kocaeli Şubesi’nin “Mahalli İdareler’de Vizyon ve Yönetim” konulu Aralık ayı söyleşi programına Eski Bilim, Sanayi ve Teknoloji bakanı Nihat ERGÜN konuk oldu. LuxoryGarden Otel’de gerçekleşen program ESAM Kocaeli şube başkanı Aladdin Çakmak’ın açılış ve selamlama konuşması ile başladı. ESAM Kocaeli şubesinin dördüncü dönemde yürüttüğü söyleşiler ses getirmeye devam ediyor.
Nihat Ergün “ Dengeyi sağlayamayan insan yönetimde başarılı olamaz”
Nihat Ergün konuşmasına yönetimde insan vurgusuna atıf yaparak başladı. Ergün “Yönetim konusu tamamıyla insan ile ilgili. Çok çelişkili konuları bünyesinde toplayabilen başka bir varlık yok. Yönetme yeteneği var aynı zamanda itaatkar ve aynı zamanda isyankar. Düşünsenize tüm bunlar tek bir varlıkta bulunuyor. Kimi zaman zorba olabiliyor kimi zamanda dediğimiz gibi isyankar olabiliyor. Bu potansiyele sahip olan varlığa Allah halife sıfatı veriyor ve evreni onun hizmetine sunuyor. Bu muhteşem bir şey. Bizden beklenen önemli şeyler var bu yüzden. Yoksa evren neden bizim hizmetimize verilsin. Kuşkusuz şunun için. Bizim bir sınavımız var ve biz bu sınavdan nasıl geçeceğiz? Bu potansiyeli bu sınavda nasıl kullanacağız? Allah bu yüzden bize zaaflarımızı tanıtıyor. Potansiyelimizi ve neler yapabileceğimizi anlatıyor. Düşmanını bütün kabiliyetleri ile tanımamızı sağlıyor. Onu anlatıyor bize. Refah içinde nasıl yaşayacağımızı hangi yasaklara uymamız gerektiğini düşmanımızın kabiliyetlerini öğretiyor. Öyle arzular çıkıyor ki insanın içinde şehvet, şan şeref ve şöhret(bunlar için yapmayacağı şeyler yok insanın) ve bir de mal mülk servet arzusu. Bütün bunlar insanı yoldan çıkaran unsurlar. Ama tüm bunları bir dengeye oturtmak gerekiyor. Dengeyi oturttuğunuz zaman yönetimi de doğru bir raya oturtturabiliyoruz. Eğer insan bu anlattığımız hususları dengeleyemezse yönetim konusunda neler yapacağını siz düşünün.
İster yerel yönetim isterse genel yönetim olsun eğer insan bir yönetim görevine talip oluyorsa bir takım değerleri hazmetmesi gerekiyor. O hazmetmesi gereken değerler ve kavramlar şunlardır.”
“Yönetim emanet işidir”
Yönetim işi bir emanet işidir. Öncelikle emanet kavramını özümsemek ve anlamak gerekir. Halkın bir emanetidir yönetim. Bir hibe işi gibi davranamazsın. Bunu tespit etmek lazım. Apartman yöneticiliği de muhtarlık ta devlet yönetimi de bir emanettir. Öyle ise emanete ihanet etmemek lazım gelir. Onu hibe olarak düşünürsen farklı davranırsın, emanet olarak düşünürsen farklı davranırsın.
Bu işler ehliyet ve liyakat işidir. Ehliyet ve liyakat deyince bizim inancımızda da olduğu gibi, bir kriterleri olması gerekir bu işlerin. Peygamberimiz Allah’ın ayetlerinde defalarca belirtir ki emaneti ehline vermek zorundayız. Bunu Allah’ın resulünün, kabenin anahtarını bir müşrike verirken görüyoruz. Peygamberimizin çok sevdiği Ebu Zere kamu hizmetlerine talip olmaması konusunda yönelttiği tavsiyede de bunu görüyoruz. Çok sevdiğiniz bir adama bunu söyleyebilir misiniz mesela. Bizim Müslüman toplumlar bu konuda başarılı değiller mesela.
“Güç ve İktidar insanı bozuyor”
Güvenilir insan olmak durumundayız. Elinden dilinden güvenilir insan olmak gerekiyor. Bu kavramları özümsemek gerekiyor. Adalet kavramını özümsemek gerekiyor. Adalet bir şeyi yerli yerine koymaktır. Burada bahsettiğimiz sadece yargısal adalet değildir. Elbette mahkemeler adil olmalı. Aslı bahsettiğimiz adalet duygusuna sahip yöneticiler olmasıdır. Adaleti kendi tanıdığınız eşiniz, akrabanız ve sevdikleriniz içinde uyguluyorsanız adaleti tesis edip inkişaf edersiniz. Gücün ve iktidarın bir zaman sonra insanı bozma kendine benzetme özelliği var. Bu yüzden adaleti iyi özümsemek gerekiyor. Bir diğer önemli kavram meşverettir. Müslüman toplumların bu konuda da eksik olduğunu görüyoruz. Emaneti ehline verip adaleti uygulamak yetmez. Kararlarınızı meşveret ile alırsanız Allah’ın dileğini de yerine getiriyorsunuz. Allah peygamberine de hiçbir toplumsal konuyu meşveretsiz yapma diye buyurmuştur. Müslüman toplumlar bunu uygulamayı çok erken dönemde bırakmıştır. Saltanat rejimlerine göre içi yeniden doldurulmuş bir kavramdır. 21. YY da da bunları yapamazsak zaaf içinde kalırız.
Muhalefet olmazsa demokrasi olmaz
Bir başka hazmedilmesi gereken konu muhalefettir. İçinde muhalefeti, nehyi anil münkeri olmayan toplumlar ayakta kalamaz. Mutlaka bir hukuka dayalı bir muhalefet olması gerekiyor. Meşru muhalefeti kötü bir şey olarak sayarsak kendi sağlığımızı ve yönetme kabiliyetimiz de kaybederiz. Hoşunuza gitmeyen konular çıkarsa onarın tedbirini alırsınız. Bu da İslam dünyasının olgunlaşamadığı konulardan biridir. İşte bunun bir örneğini Suudi Arabistanlı gazeteci Kaşıkçının öldürülmesi olayında gördük. Sen istediğin kadar Kâbe’yi en güzel hale getir. Pek bu ne? Bu İslami değil, insani değil ve ahlaki değil. Diğer bir kavram İTİDAL olmalıdır. Mutedil hareket eden bir yönetim sergilemek durumundayız. Bu toplumun yöneticileri de itidal içinde farklılıkların bir arada yaşamasını sağlayan barışı tesis eden yöneticiler olmalı. Aşırı davranan, aşırı hareket eden, coşturan değil, bize her zaman çoşku değil aklı selim olmak yaraşır.
“Yönetimde iseniz hesap vermek zorundasınız”
Şeffaflık ve hesap verilebilirliği de özümsememiz gereken kavramlardan biri. Mesela ahiret inancını hiç hesap verilebilirlik yönünden düşündük mü? Neyin hesabını vereceğiz? Şimdi burada yaptıklarımızın, yaptıklarının hesabını burada veremiyorsan öbür tarafta hiç veremezsin. Ahiret sadece öldükten sonrasını değil, biraz sonrasını düşünmek demektir. Hemen şimdi yaptığının hesabını biraz sonra verebilmektir. Yönetim açısından bunları uygulayamayan Bunları hazmedemeyen yöneticiler de toplumda hastalık baş gösterir. Bunları yaparsak iyi bir yönetim gösterebiliriz. Yönetim kendini sivil, siyasi ve yargısal denetime açmak zorundasın. Ben Allahtan başka kimseye hesap vermem diyemezsin. Ne demek kimseye hesap vermem. Yönetimde iseniz hesap vermek zorundasınız. Burada hesap veremiyorsan diğer tarafta hiç hesap veremezsin. Yoksa yönetim keyfileşir ve bir müddet sonra zorbalığa dönüşür.
“Yönetimin meşruiyeti halkın iradesi, rızası ve isteğidir”
Yönetimin en temel gücü MEŞRUİYETİ dir. Adam bazen meşruiyetini güçlendirmek için İlahi İradeyi kullanıyor. Allah’ın onayını alıyor mesela. Rüyaları da bu konuda bilgi kaynağı olarak kullanıyor. Hele içine bir de peygamberimiz de monte ediyorsa meşruiyet kaynağı olarak kullanılıyor. Ama peygamberimizin öğrettiği bize bu değil. Yönetimin meşruiyetinin kaynağı milletin iradesi, rızası ve isteğidir. Bu ana ilkeye aykırı olmayacak bir yönetim meşrudur.
“İtaat etmek, hukuka uymak demektir”
“İtaat kavramı da hazmedilmesi gerekir. Kişiye itaat olarak algılanıyor İslami toplumlarda. Adam mesela yönetime geldi. Ben ulul emirim diyor. Bana itaat edeceksiniz diyor. İslam’da itaat kişiye değildir. Ulul emre itaat demek; bir grup alimin aldığı kararlara uymaktır. Ulul emre itaat hukuka bağlılıktır. Başımıza gelen adam kim olursa olsun hukuka bağlı kalmak zorundadır. Sadece o değil, hepimiz üst hukuk normlarının ve bunların oluşturduğu kurallara bağlı hareket etmek zorundayız. Buna bağlı kalamazsak yönetimimiz sorunlu bir yönetim olacaktır demektir. Diğer bir kavram İTİDAL olmalıdır. Mutedil hareket eden bir toplum olmak durumundayız. Bu toplumun yöneticileri de itidal içinde farklılıkların bir arada yaşamasını sağlayan barışı tesis eden yöneticiler olmalı. Aşırı davranan, aşırı hareket eden, coşturan değil, bize her zaman çoşku değil aklı selim olmak yaraşır.
Sistem tartışmalarını bitiremedik
Nasıl 12 Eylül ile birlikte gelen sistem gerçek bir parlamenter sistem değil idiyse bu getirdiğimiz de gerçek bir başkanlık sistemi değil. Türkiye sistem tartışmasını ne yazık ki bitirebilmiş değil.
“Yerel yönetimlerden ne beklemeliyiz”
Yerel yönetimlerden şunu beklemeliyiz, kentin fiziki yapısını müspet yönde değiştirmesini beklemeliyiz. Belediyelerin en önemli konuları imar planlarıdır. İmar planlarını insanların mülkiyet haklarını hiçe sayarak yapmamalıyız. Keyfe keder değiştirmemeliyiz ve mülkiyet hakkını engellememeliyiz. Parsel bazında planlamak kesimlikle yapılmamalıdır. Ada bazında yapılmalıdır. İmar planları ve plan tadilatlarını hukuka uygun yapılmalıdır. O kentin sosyo kültürel politikaları olumlu yönde değişen alt yapı örnekleri sunmasını beklemeliyiz. Sivil toplum ve halk buna odaklanmalı ve buna yönelmelidir. Kentin ekonomik ve sanayi değişimi müspet yönde olmalıdır. Artık ileri teknoloji ile üretim yapan sanayi kurumları haline dönüşmeli Kocaeli. Alelade imalat sektöründe hareket eden bir sanayi üretimi gerekir. Kentin siyasal değişimi olumlu yönde olmalı. Farklılıklara saygılı olan siyasi kültürü katılıma dayalı bir yönetim anlayışı oturtmalı kenti yönetenler. Söyleşinin sonunda ESAM Kocaeli Şube Başkanı Alattin Çakmak tarafından Nihat Ergün’e plaket taktim edildi.